T.C. Mİllî Eğİtİm BakanlIğI
SİİRT / MERKEZ - Siirt İbrahim Hakkı Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi

"Bu da benim Hikayem" isimli Hikaye Yarışmasındaki Başarımız

Okulumuz 12. sınıf öğrencilerinden Mümtehine BATUR "Bu da benim Hikayem" isimli hikaye yarışmasında yazmış olduğu "KOCAMAN DÜNYAYA SIĞAMAYANLAR" hikayesi ile Siirt İl Birincisi olmuştur. Göstermiş olduğu başarıdan dolayı öğrencimiz Mümtehine BATUR ve Danışman Öğretmeni Beşir Erdem GÖNÜLLÜ hocamızı tebrik eder, öğrencimizin öğrenim hayatı süresince başarılarının daim olmasını dileriz. 

KOCAMAN DÜNYAYA SIĞAMAYANLAR

 -Kolay gelsin Asım amca.

Kalemi kulak arasına koymuş, ağarmış saçları dağılmış, yorgun ve bir o kadar uykusuz olan gözlerini gazeteden kaldırıp Ömer'e baktı.

-Oo hoş geldin Ömer nasılsın bakalım?

Nefes nefese kalmış ve heyecanlı bir ses tonuyla:

-İyim Asım amca da bana hemen 2 ekmek verir misin?

-Nedir bu telaşın evlat. Bir otur soluklan. Ne oldu?

-Ya Asım amca bugün babamla okul kaydımı yaptıracağız. Yani artık ben de okullu olacağım. Bir an önce kahvaltı yapıp gitmeliyiz. Hadi Asım amca çok tutun beni.

-Oku, oku oğlum da geleceğini ve ülkenin geleceğini kurtar. Çalış, geç şu ülkenin başına bitir şu savaşı, sonunu getir şu zalimlerin ve güldür yüzlerimizi biz mazlumların.

-Onu da olmak isterim ama ben kaptan olmak istiyorum.

Asım amca kahkaha atarak: "Suriye'de ne kaptanlığı oğlum?"

-Gülme Asım amca. Ben kaptan olup denize açılmak, gök ve denizin uyumunu izlemek istiyorum. Dümen çevirmek, şapka takmak, mis gibi deniz kokusunu içime çekmek istiyorum. Çok mu şey istiyorum Asım amca?

-Yok evladım da bu coğrafyada zor. Kaptan olur musun bilmem ama adam olacağına hiç şüphem yok. Sen bu mahallenin ve bu ülkenin umudusun. Allah yardımcın olsun.

Ekmeği gazeteye sarıp Ömer'e uzattı:" Anne ve babana selam söyle, Basime'yi de gözlerinden öp. "Ömer kafa sallayıp dışarı çıkarken Asım amca:

-Hıı Ömer belki de benim yerime bakkalın başına geçersin. Zaten şurada kaç yılım kaldı ki.

-Ya Asım amca öyle konuşma. Önünde önümüzde birlikte geçireceğimiz daha çok günler var.

Acı bir gülümsemeyle Asım amca: "İnşallah yavrum inşallah."

Asım amca radyonun sesini açtı. "Evet sayın seyirciler bir son dakika gelişmesiyle sizlerleyiz. Halep'e işgal güçlerinin bombalı saldırısı sonucunda ülkede çok sayıda ölü ve yaralının olduğunu...". Asım amca radyoyu sertçe kapattı ,bir süre uzaklara daldı. Dalgın bir şekilde: "Ne olacak bu ülkenin hali?" dedi.

 Ömer sevinç içinde sokaktan koşarak eve doğru gitti. Tahtalı bahçe kapısını araladı, bahçesindeki özenle ve bin bir zahmetle büyüttüğü limon ağacını suladı, evin kapısını açtı. Annesi: Ömer sen mi geldin oğlum?

...

  Ömer, bitmek bilmeyen gözyaşları, acı çığlıkları, çaresiz feryatları ve "Anne, anne lütfen ölme. Gözlerini aç baba, beni yalnız bırakma." haykırışıyla oradan oraya koşuyordu.

  Kan, bomba, feryatlar... Kahkahalar çığlıklara, çiçek bahçeli evler harabeye, sevinç koşuşturmaları acı kaçışlara, mavi gökyüzü kara bulutlara bıraktı yerini. Evet, Suriye bir kez daha bombalandı. Bir kez daha çocuklar vaktinden önce cennete gitti, bir kez daha mazlumların sesi arşı alayı titretti, bir kez daha mavi gök kara dumanlarla karardı, bir kez daha insanlar, hayatlar ve hayaller öldü.

 Yüzüne deniz suyunun sıçramasıyla irkildi Ömer. Ne çok şey yaşamıştı kardeşi Basimeyle. İkisi tek kalmıştı ailesinden. Artık hem yetim hem öksüzdüler. Şimdi nereye gittiği meçhul olan bir botta ilerliyorlardı. Ne acı, kaptan olmak istediği gemiye kaçış için binmek. Oysa ne çok istemişti dümen çevirmeyi, kaptan olup şapka takmayı, hiç sıkılmadan iki mavi arasında doya doya yaşamayı. Ama savaş onu ailesinden ayırdığı gibi hayallerinden de ayırmıştı. Savaş; onu çok sevdiği ailesinden, mahallesinden, hayalini kurduğu okuldan, vatanından ayırmıştı. Savaş onu istenmediği yerde yaşamaya mecbur bırakmıştı, vatandaşken mülteci yapmıştı. Neticede savaş onu mağlup, yalnız ve vatansız bırakmıştı.

  Peki ya Basime? Her şeyden bihaber Ömer'i sıkıca tutmuş, bottakilere anlamsız gözlerle bakıyordu. Kafasını kaldırarak:" Abi nereye gidiyoruz? Annem ve babam nerde? Annemi yerde uzanmış olarak gördüm. Ondan habersiz bir yere gittiğimizi duyarsa çok kızar." Ömer boğazı düğümlenmiş, gözleri dolmuş vaziyette: "Onlar uzağa gittiler çok uzağa." Tam o sırada botta sallanmalar oldu.70 kişinin bindiği bota Avrupa sınırındaki güçler ateş etmişti. Tek dayanağı kardeşi Basime de düşmüştü. Ömer ne yapacağını bilmiyordu. Öleceğini bile bile denize mi atlamalıydı? Basimeyle ailesine mi kavuşmalıydı? Yoksa nereye gittiğini bilmediği ülkede mi yaşamalıydı? İstenmediği yerde mülteci olarak mı kalmalıydı? Ömer bir yandan Basime'nin sudaki çırpınışlarına bakıyor bir yandan da etrafındaki kaçışmalara. Ama ateşler Ömer'e seçim hakkı bile tanımamıştı. Bir el atışla kalanlarla beraber bot devrildi. Ömer ile Basime anne ve babasına kavuşmuştu. Evet, Ömer ve Basime'nin küçücük bedenleri sığamadı kocaman dünyaya.

 Kimseler ölmesin, bedenler girmesin ölüm kokan toprağa

 Savaşlar olmasın, çocuklar girmesin vaktinden önce cennete

 Kötülük olmasın yarını olmayan dünyada

 Kısacası birisi barışı başlatsın tıpkı savaşı başlattığı gibi.

  İhtiyar, okuduğu  kitabı kapatıp seyyarın tezgahına bıraktı. Ayakları üzerinde durmakta zorlanıyor, nefes alışları hızlanıyor, kalbi yerinden çıkacak gibi oluyordu adeta. Çok etkilenmişti okuduğu öyküden. İçi gitmişti Ömer'e, Basime'ye ve bir kez daha nefret etmişti savaştan. Düşünceli ve bir o kadar da hüzünlü şekilde ağır ağır denize karşı bir bankta oturdu. Okuduklarını, Ömer'i ve hayallerini, Basime'yi, Asım amcayı düşündü büyük bir acıyla. Savaştan geri kalanların neye mecbur bırakıldıklarını gördükçe içi acıyordu. Savaştan, kötülükten, zulümden etiyle kemiğiyle nefret ediyordu. İnsanların bir toprak parçası için canlara kıyması ne tuhaf geliyordu ona. Masum insanların hayallerini, hayatlarını, evlerini, yuvalarını yıkmak, vatanlarını ellerinden almak ne canice bir şeydi. Peki kötülük nedir bilmeyen masum çocukları sahil kenarında öldürmeye ne demeliydi? Oysaki çocuklar gülseydi dünya gülerdi. Bu dünyada sevgi, barış, birlik ve huzur içinde yaşamak neden bu kadar zor geliyordu insanlara? Denizi izledikten bir süre sonra sessizce şunları söyledi:" Nefes aldıkça umut hep var. Savaş bitebilir barış egemen olabilir dünyaya." Evet savaş bitebilir ve barış egemen olabilir tüm dünyaya. Çocukların sokaklarda doya doya koştuklarını, sahillerde yüzdüklerini, okul sıralarında oturduklarını hayal etti bir an. Yüzünde gülücükler belirdi dolan gözleriyle beraber. Yine tekrarladı: "Barış dünyaya egemen olabilir!" İhtiyar cümlesini tamamlamıştı ki yan bankta oturan kadının açmış olduğu haber sesini duydu. "Evet sayın seyirciler bir son dakika haberiyle sizlerleyiz. İşgal güçleri yine sivil insanları hedef aldı. Bu kez Arakanda kan akıyor ve yüreklerimiz yine kan ağlıyor." İhtiyar, tekrardan denize baktı:

-Anladım ki barışmak savaşmaktan daha zormuş.

 

 

 

Mumtehine BATUR

12-H   Siirt İbrahim Hakkı K.A.İ.H.L

Beşir Erdem GÖNÜLLÜ

Paylaş Facebook  Paylaş twitter  Paylaş google  Paylaş linkedin
Yayın: 03.06.2021 - Güncelleme: 03.06.2021 21:20 - Görüntülenme: 528
  Beğen | 9  kişi beğendi