T.C. Mİllî Eğİtİm BakanlIğI
SİİRT / MERKEZ - Siirt İbrahim Hakkı Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi

KİMYA VE COĞRAFYA PROJELERİMİZ

SİİRT İLİNE ÖZGÜ OLAN MENENGİÇ, TAYFİ ÜZÜMÜ ÇEKİRDEĞİ, ZİVZİK NARI ÇEKİRDEĞİ SABİT YAĞLARININ ELDESİYLE, REYHAN UÇUCU YAĞI VE PERVARİ KARAKOVAN BAL MUMU YARDIMIYLA TAMAMEN ORGANİK CİLT KREMİ YAPIMI

İÇİNDEKİLER

GİRİŞ

AMAÇ

YÖNTEM

BULGULAR

TARTIŞMA VE SONUÇ KAYNAKLAR

GİRİŞ

Projedeki amacımız Siirt yöresine özgü doğal organik ürünlerden elde edilen yağlarla tamamen doğal cilt kremi üretmek. Menengiç yağında 45.8% oleik asit, 23.93% linoleik (ω-6), % 0.47 linolenik (ω-3), % 3.78 palmitoleik, % 24.27 palmitik ve % 1.7 stearik asit içerdiği saptanmıştır (Kaya ve Özer, 2015). Üzüm çekirdeği yağının içeriğinde ise başlıca ana bileşen 53.6-69.6% oranında linoleik asit, 16.2-31.2% oranında oleik asit, (6.9-12.9%) palmitik asit ve 1.44-4.69% oranında stearik asit bulunmaktadır (Sabir ve ark., 2012). Nar çekirdeği yağında ise, 4-6% oranında oleik asit, 4-7% oranında linoleik asit ve 75-85% punicic asit (Omega 5) içerir (Anonim, 2010). Reyhan Uçucu yağı, 39.3% oranında eugonal ve 38.3% oranında estragol bulunur (Joshi, 2014). Yukarıdaki, doğal ürünlerden elde edilen yağ içerikleri bakımından, cilde faydalı birçok bileşik içermektedir, özellikle yaşlanmayı geciktirici ve cilde parlaklık ve pürüzsüzlük veren nar çekirdeği yağında yüksek oranda bulunan punicic acid (Omega 5), cildi besleyici ve nem kaybını engellemesi yönünden faydalı bulunan linoleik, oleik, linolenik asitler, üzüm çekirdeği ve menengiç yağında yüksek oranda bulunmaktadır. Ayrıca bunların dışında yine bu yağ içeriklerinde cilt için yeterli miktarda E vitamini bulunmaktadır. Bu kremi hazırlarken ayrıca aroma terapik olarak geçmişten günümüze kadar şifai, rahatlatıcı ve birçok kullanım alanı olan, yine Siirt ilimizde yüksek oranda üretilen ve tüketilen reyhan bitkisinin uçucu yağıyla aromalandırıp, kremi sürerken hem kişiye ferahlık, hemde fayda vermesi düşünülmüştür. Ayrıca, genellikle krem yapımında kullanılan sıvı parafimlerin yerine, yine Siirt ilinin birçok bölgesinde üretilen karakovan balına ait, bal mumunu kullanarak tamamen Siirt'e özgü ve doğal bir krem elde etmeyi planlanmaktayız. Bu kremin sadece Siirt iline özgü doğal yağlardan üretilmesiyle Siirt ilini markalaştırmak bir diğer hedefimizdir. Tamamen doğal olarak üretilecek bu kremin maliyetinin piyasada var olan birçok kozmetik kremden daha ucuza mal ederek Siirt iline ekonomik açıdan faydası olacağını düşünmekteyiz. Bu sayede bu tür ürünlerin yiyecek olarak tüketilmesinden çok farklı bir kullanım alanıyla üreticilere yeni bir pazar açarak tarım ili olan Siirt'imize bir nebzede olsa katkı sağlamasını düşünmekteyiz.

PROJENİN AMACI

Projedeki amacımız Siirt yöresine özgü doğal organik ürünlerden elde edilen yağlarla tamamen doğal cilt kremi üretmek

YÖNTEM

Sabit Yağ Çıkarımı: 250 gr menengiç, 50 gram tayfi üzümü çekirdeği ve 50 gram nar çekirdeği etüvde 48 saat 50 C'de kurutulur. Kurutulan bu numuneler ayrı ayrı laboratuar değirmeniyle ayrı ayrı öğütülür. Öğütülen bu numuneler 250 gram menengiç için 500 mL lik petrol eteriyle sokslet ekstraksiyon sistemiyle yağların tamamı alınana kadar ekstrakte edilir. Daha sonra evaparatör yardımıyla tüm çözücü uçurulur. Kalan yağ miktarı kaydedilir. Bu işlemlerin 1:2 oranında numune çözücü olacak şekilde diğer numuneler için de yapılır. Clevenger Yöntemiyle Uçucu yağ çıkarımı: Uçucu yağ için gerekli olan kurutulmuş reyhanlar, 70 gram 600 mL saf su ile 1000 mL'lik balona konulur. Daha sonra mantolu ısıtıcıda 135 C'da 3 saat ısıtılır, daha sonra toplama kısmında biriken uçucu yağ dikkatli bir şekilde alınır.Uçucu yağ uçmasın diye Kapaklı bir tüp'e aktarılır. Bu işlem krem için yeterli miktarda uçucu yağ elde edilene kadar devam ettirilir. Krem Yapımı: Genelde 25 gram yağ için 25 gram bal mumu yeterlidir. Fakat elde ettiğimiz yağın türüne göre bu değişmektedir. Bu yüzden öncelikle 25 gram su banyosu üzerinde ısıtılan sabit yağ'a (80 C'ye kadar) 15 gram bal mumu eklenir ve benmari usulde eritilir. Daha sonra soğutulur, krem kıvamını alana kadar bal mumu azar azar eklenir ve karıştırılır. Krem kıvamını aldıktan sonra son olarak yeteri kadar elde dedilmiş uçucu Reyhan yağı eklenir ve kapalı bir kutuya konur. Bu şekilde cilt kremimiz tamamlanmış olur.

BULGULAR Bu çalışmada nar çekirdeği yağında 75-85% punicic asit (Anonim, 2010) miktarda bulunan pucinic asidin cildin yenilenmesi, yaşlanmayı geciktirici, besleyici ayrıca cilt kanseri hücrelerini azalttığı bilinmektedir ( Aruna ve ark., 2016). Linoleik, linolenik, oleik asit ve vitamin E içerikli bitkisel yağlardan elde edilen kremler yıllardır güneşin zararlı ışınları yanısıra, cilt kremlerinde kullanılmaktadır (Korać ve Khambholja, 2011). ve İçerik bakımından, bu yağ asitlerin menengiç ve üzüm çekirdeği yağında ana bileşen olması ve Siirt ilinde Tayfi üzüm türünün ve menengiç türlerinin bolca bulunmasından ötürü yeterli ham maddenin olmasından ötürü, bu yağların belli oranlarda kombinasyonuyla farklı bir bölgeye ihtiyaç duymadan sadece Siirt ilinde rahatlıkla üretilebilecek cilt kremi yapılması fikri doğmuştur.

SONUÇ VE TARTIŞMA

Sokslet analizi ile yapılan 1 kg menengiç yağından toplamda 240 mL, üzüm çekirdeğinin 100 gramından ise 8 mL, nar çekirdeğinin 100 gramından ise 10 mL sabit yağ elde edilmiştir. Reyhan kurutulmuş bitkisinden ise, 70 gramda 0,6 mL uçucu yağ elde edilerek, toplamda 5 defa tekrarlanarak ortalama 3 mL uçucu yağ elde edilmiştir. Daha sonra bu uçucu yağları almak ve en az miktarda kayıp vermek için, krem yapımında kullanmış olduğumuz menengiç yağı eklenerek uçucu yağın tamamının benzer benzeri çözer mantığıyla

sabit yağa emdirilmiştir. Bundan sonrası ise 100 gram menengiç yağı ve nar çekirdeğinden ve üzüm çekirdeğinden elde edilen yağın tamamı ile toplamda 105 gram bal mumu kullanılarak ve yeteri kadar uçucu yağ ile istenilen kıvama getirilen kremimiz hazırlandı.

KAYNAKLAR:

1-F. KAYA , A. ÖZER, Characterization of Extracted Oil from Seeds of Terebinth (Pistacia Terebinthus L.) Growing Wild in Turkey, Turkish Journal of Science & Technology Volume 10(1), 49-57, 2015.

2- Sabir A, Unver A, Kara Z.,The fatty acid and tocopherol constituents of the seed oil extracted from 21 grape varieties (Vitis spp.), J Sci Food Agric. 2012 Jul;92(9):1982-7. doi: 10.1002/jsfa.5571. Epub 2012 Jan 23.

3-Anonim 2010, www.brenntag.com/media/documents/bsi/product_data_sheets/life_science/textron_natural_oils/pomegranate_seed_oil_tx008045_pds.pdf

4- Rajesh K. Joshi, Chemical composition and antimicrobial activity of the essential oil of Ocimum basilicum L. (sweet basil) from Western Ghats of North West Karnataka, India, Anc Sci Life. 2014 Jan-Mar; 33(3): 151–156.

5- Aruna, P., Venkataramanamma, D., Singh, A. K. and Singh, R.P. (2016), Health Benefits of Punicic Acid: A Review. COMPREHENSIVE REVIEWS IN FOOD SCIENCE AND FOOD SAFETY, 15: 16–27. doi:10.1111/1541-4337.12171 6- Radava R. Korać and Kapil M. Khambholja, Potential of herbs in skin protection from ultraviolet radiation, Pharmacogn Rev. 2011 Jul-Dec; 5(10): 164–173. doi: 10.4103/0973-7847.91114

SİİRT İLİNDE İKLİM DEĞİŞİMLERİN İNCELENMESİ VE OLASI ETKİLERE KARŞI ALINACAK ÖNLEMLER

GİRİŞ

Doğal İklim:

Ölçülebilir bir zaman diliminde (en az 30 yıl) herhangi bir bölgede görülen meteorolojik koşullara bölgesel iklim denmektedir.

Bunun için iklim değişikliği,

"Karşılaştırılabilir bir zaman periyodunda gözlenen doğal iklim değişikliğine ek olarak, doğrudan veya dolaylı küresel atmosferin bileşimini bozan insan etkinliklerinin sonucu, iklimde bir değişiklik" biçiminde tanımlanmıştır (Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Paneli IPCC).

Uzun tarihi boyunca, Dünya doğal süreçlerin etkisinde ısınıp soğumuştur. Ancak Sanayi devrimiyle Dünya'nın iklimini etkileyen/değiştiren başka bir kuvvet ortaya çıktı: insanlık

Hızla artan dünya nüfusu ve beşeri faaliyetler çevreyi kirletmeye başlamış, bunun sonucu olarak büyük oranda kirlenen hava, su ve toprak, canlılar için zararlı olabilecek boyutlara ulaşmıştır. Sanayi devrimiyle birlikte fosil yakıtların kullanımının artması ve ormanların tahrip edilmesi bu olumsuz etkileri neredeyse önüne geçilemeyecek derecede ciddi boyutlara taşımıştır.

Dünyanın mevcut enerji kayaklarının yaklaşık %85'ini fosil yakıtlarının (petrol, kömür, doğal gaz vb) oluşturduğu (MacCracken, 2001) düşünüldüğünde, küresel ısınmanın tek nedeninin, başta fosil yakıtlardan kaynaklanan karbondioksit ( sonraki tablolarda açıkça görülecektir.) olmak üzere atmosferdeki sera gazlarının, büyük ölçüde endüstriyel (enerji ve ulaşım dahil olmak üzere) ve bir ölçüde de tarımsal insan etkinliklerinden kaynaklanan artış olduğu söylenebilir (Houghton, 2005). Küresel ısınma son yıllarda dünya gündemini meşgul eden uzun tartışmalara sebep olan bilimsel ve politik bir mesele haline gelmişti.

Sera etkisi yeryüzü tarafından absorbe edilen güneş radyasyonu sonucu ortaya çıkar. Yer yüzeyi güneş radyasyonunu büyük bölümü spektrumun 4.0-60 um (kızılötesi, uzundalga) dalgaboyu arasında olmak üzere yayar. Atmosfer sıcaklığının genellikle yeryüzünden daha düşük olduğunu belirtmiştik. Bunun sonucu olarak atmosferik gaz moleküllerinin yaydıkları enerjiden daha fazlasının absorbe etmeleri beklenmektedir (Stefan-Boltzman yasası).

Güneşten, gezegenimizin yüzeyine ulaşan kısa dalgalı radyasyon, ışıktan ısıya dönüşmek suretiyle dünyayı ısıtır. Yeryüzü, bu radyasyonun bir kısmını uzun dalgalı kızılötesi ışın olarak uzaya geri yansıtır. Bu uzun dalgalı kızılötesi ışınların büyük bölümü uzaya geri dönerken, bir bölümü dünya atmosferinde su buharı, karbondioksit ve metan gibi sera etkisi yaratan gaz molekülleri tarafından soğurulur ve atmosferde hapsolur, böylece dünyanın yüzeyi ve atmosfer, olması gerekenden daha sıcak bir hal alır. Moleküller cam görevi yapar ve ısınan hava dünya atmosferi içerisinde kalır. Bu olay, güneş ışınlarıyla ısınan ama içinde ısıyı dışarıya bırakmayan seralara benzetildiğinden dolayı doğal sera etkisi olarak bilinir. Sera etkisi, dünya sıcaklığının dengede kalması açısından son derece önemli bir mekanizma olmasına karşın son yıllarda yapılan yanlış uygulamalar sonucunda sanayileşme ve fosil yakıtlarının kullanımından dolayı bu gazların oranında artışlar olmuş ve bu nedenle sera etkisi iklim değişikliği ile birlikte olumsuz bir şekilde anılır olmuştur. Atmosferde sera etkisi olmasaydı dünya ortalama sıcaklığı 255 K veya -18 °C olacak ve belki de dünya üzerinde yaşam mümkün olmayacaktı. Atmosferde meydana gelen bu mekanizma nedeniyle uzun dalga boylu yansımanın bir kısmı tutulmakta ve dünya ortalama sıcaklığı +15 °C düzeyinde olmaktadır (King, 2005).

Zamana bağlı değişimlerin gecikmeli de olsa Sera gazları salınımları ile bağlantılıdır. Hassas dengeler üzerinde duran ekosistemlerde varsayacağımız küçük değişimler tahmin edemeyeceğimiz sonuçlar doğurabilir.

Araştırmacıların modelleri, dünyanın giderek daha fazla fosil yakıt tüketeceğini dolasıyla sera gazları oranının artmaya devam edeceğini ve küresel sıcaklığın artmaya devam edeceği yönündedir. 21. yüzyılın sonuna kadar ortalama yüzey sıcaklıkları 2 ° C ile 6 ° C arasında yükseleceği tahmin edilmektedir. Dünyanın sera gazı salınımlarına tepkisinin gecikmeli olduğunu söylemiştik. Bunda küresel ısı bütçesinde çok karmaşık ilişkilerin varlığıdır. Olayı tersten incelemek gerekirse dünyanın 14,5 C sıcaklığına karşılık gelen CO₂ miktarı 270 ppm ile 300 ppm arasında bir değer olmalıdır. Bu durum bize CO₂ ile sıcaklığın şu anda doğrusal olmadığını göstermektedir, yani CO₂ artışına dayanarak yapılan tahminlerin öngörüleri zorlaştırdığını ve dolayısıyla yaşanacak problemlerin tahmin edilenlerden daha büyük olacağını göstermektedir. Eger CO₂, NO₂, N₂O, SO₂, CH4 gibi sera gazlarının salımları azaltılır ve orman varlığı hızlı bir şekilde artılırsa dahi sera etkisi mevcut gazlardan dolayı bir süre daha artmaya devam edecektir. Sera etkisinin devam etmesinin sebebi CO₂ 200 yıl CH₄ 15 yıl N₂O 114 yıl gibi sürelerde atmosferde varlıklarını koruyor oldukları için çok uzun süre daha sera etkisi devam edecektir

Projenin amacı

Bu araştırmanın amacı, özellikle şu ana kadar 250 yıldır yapay olarak atmosferdeki sera gazlarının konsantrasyonunu çoğunlukla fosil yakıtlar, ormanların kesilmesi, endüstriyel faaliyetler(çimento, enerji üretme vb.) artan bir oranda yükseltiyor. Çünkü Sanayi Devrimi yaklaşık 1750- 2009 yılı itibarıyla yaklaşık olarak CO₂ yüzde 38 arttı ve metan seviyeleri yüzde 148 arttı. Dolasıyla Siirt ilinde meydana gelen değişimleri analiz etmek ve durumun trend eğilimlerini saptamak gerekir. Ayrıca küresel iklim değişikliği konusunda başta okul ve yerelde farkındalık oluşturmaktır

Atmosferik Yapımız

Meteorolojik koşulların şekillenmesinde ön önemli parametreler atmosferdeki gazların mevcudiyeti, düşey dağılımları ile birbirlerine göre oranlarıdır. Atmosferde bulunan gazların % 75'i ve su buharının tamamı troposferde bulunur. İklim yönünden daha çok atmosferin alt kısımları belirleyicidir. Troposfer ve stratosferin alt katlarının kimyasal bileşimi incelendiğinde her zaman bulunan ve oranı değişmeyen gazlar; % 78 oranında azot, % 21 oranında oksijen, %1 oranında asal gazlar (Hidrojen, Helyum, Argon, Kripton, Ksenon, Neon) dır. Her zaman bulunan ve oranı değişen gazlar ise su buharı ve karbondioksit iken daimi olarak bulunmayan gazlar ozon ve tozlardır.

Su buharının yer ve zaman göre oranı değişirken yeryüzünün aşırı ısınıp, soğumasını

engeller. Yağış, bulut, sis gibi hava olaylarının doğuşunu sağlar. Karbondioksit ise atmosferin

güneş ışınlarını emme ve saklama yeteneğini artırır. CO2 miktarının artması sıcaklığı artırıcı,

azalması ise sıcaklığı düşürücü etki yapar. Ozon atmosferdeki oksijen (O2) mor ötesi

(ültraviyole) ışınlarının etkisi altında ozon (O3) haline geçer. Ozon gazı, içinde hayatın

gelişmesine olanak vermez ancak atmosferin üst katmanlarında ültraviyole ışınlarını emerek

yeryüzündeki yaşam üzerinde olumlu bir etki yapar.

Araştırmanın Yöntemi

Araştırmada öncelikle literatür taraması yapılacak. Çalışma alanı ilgili temel veriler ilgili kurum,kuruluşlardan temin edinilerek tablo-grafiklere dönüştürülüp analiz edilerek trend eğimleri belirlenecektir. Veriler ardından dünya ölçeğinde küresel iklim değişiklerine karşı alınan önlemelere bakılarak çalışma alanı ile durum analizi yapılarak ve alternatif uygulamalar ışığında çalışma

bitirilecektir. Ayrıca yağış-sıcaklık verileri Arıma, Mann-Kendall veya Sen yöntemlerinden biri kullanılarak trend eğilimi belirlenmeye ve geleceğe yönelik tahminlerde bulunulmaya çalışılacak.

Verilerin Analizi

Canlıların yaşamsal faaliyetlerini etkileyen en önemli iklim göstergeleri Sıcaklık, Yağış, Nem ve Rüzgardır. İklim değişikliği bakımından bu göstergeler: Bir canlının sağlıklı bir şekilde yaşamını sürdürebilmesi için gerekli olan optimum değer aralığına KONFOR ARALIĞI denilmektedir. Sonraki aşamalarda Siirt ili ilgili veriler sıcaklık-yağış göstergeleri etrafında değerlendirilecektir.

Bulgular

Sera Gazları

CO2

Küresel ısınmada en çok dikkat çeken CO₂'dır. Normal şartlarda CO₂ atmosferde 0/00,03

oranında bulunur. Antropojenik( insan kaynaklı) sera etkisinin %82'sı bu gazdan kaynaklanmaktadır. Atmosferdeki CO₂'nin son yıllardaki değişimini anlayabilmek için dünya tarihine kabaca bakmamız gerekir. Eski devirlere ait hava küçük atmosfer örnekleri olarak kabul edebileceğimiz hava kabarcıkları halinde buzullar içinde muhafaza edilmiş olabilir. Antartik buzullarında böyle hava kabarcıkları içinde saklanmış olan CO₂' ölçümleri sanayi devriminden önceki 160.000 yıllık sürede atmosferdeki CO₂ konsantrasyonunun yaklaşık 200-300 ppm olduğunu göstermektedir. Günümüz dışında atmosferdeki en yüksek CO₂ seviyesine 125 bin yıl önceki buzullar arasında rastlanmıştır. Yaklaşık 130 yıl önce sanayi devriminin başlangıcında CO₂ konsantrasyonu önceki 700 yıl ile hemen hemen aynı seviyede yaklaşık olarak 280 ppm idi. 1860'lardaki sanayii devrimi ile birlikte CO₂ konsantrasyonuda artmaya başlamıştır. Son yıllarda atmosferdeki CO₂ nin artış hızı her yıl %0.5 oranındadır. Atmosferdeki CO₂ nin sürekli artışı fosil yakıtlarının kullanımı ve ormanların yok edilmesi gibi doğrudan doğruya antropojenik girdilerin sonucudur. Bununla beraber bu olay bu kadar basit olmayıp doğada kompleks bir karbon döngüsü mevcuttur. Analizler sonucu okyanus ve kara ortamlarında CO₂ tutma kapasitesinin ne kadar olduğu veya ekosistemlerin CO₂ alıp-verme oranları tam olarak çözülememiştir.

https://www.climate.gov/news-features/understanding-climate/carbon-dioxide-earths-hottest-topic-just-warming

Şekil 1. 1950-2010 yılları Atmosferdeki CO₂ seviyesi

https://www.esrl.noaa.gov/gmd/ccgg/trends/

Şekil 2. Mauna Loa istasyonu CO₂ ölçümü

CO₂ oranı ile ilgili bilgiler 20.yy öncesinde buzulların içindeki hava kabarcıklarına bakılarak tespit edilmekteydi. Noaa verilerine göre atmosferdeki CO₂ oranı 400 ppm seviyesini geçmiş 2050 yılında ise 450 ppm geçeceği tahmin edilmektedir. (Şekil 1 ve 2)

Metan

Havadan hafif, renksiz, kokusuz bir gazdır. Atmosferde CO₂' nin 1/200'inden daha az bulunur. Metan moleküllerinin ısı tutma yeteneği CO₂ moleküllerinin 20 katıdır. Atmosferde kalış süresi 10 yıl kadardır. Atmosferdeki metan miktarı CO₂ gibi biyolojik süreçlerden etkilenmez. Günümüzdeki atmosferdeki metan oranı 18. yy.dakinin 2,5 katıdır. Metan 1991'e kadar atmosferde her yıl yaklaşık % 1 oranında artmaktadır ve sera etkisine katkısı en fazla olan 2. gazdır. (Şekil 3)

https://www.esrl.noaa.gov/gmd/ccgg/trends_ch4/

Şekil 3. Dünya Atmosferik Metan gazı ölçümü

Başlıca metan kaynakları odunu parçalayan termitler, O₂bakımından fakir ortamlarda bitkilerin parçalandığı tatlı su bataklıklarından bozulma ürünü metan gazı çıkışı, biyomasın yanması kömür ve doğal gaz üretimi, pirinç kültürü ve sığırcılık gibi zirai faaliyetlerdir.

CFC

CFC'ler soğutucu ve aerosol püskürtücü olarak sprey kutularında kullanılan son derece stabil bileşiklerdir. Birçok ülkede spreylerde artık kullanılmıyor olsa da dünya çapında bir yasaklama getirilmemiştir. Kasıtlı veya kasıtsız atmosfere CFC sızıntıları son yıllarda artmıştır. Bu artış yıllık %4 civarındadır. CFC lerin neden olduğu potansiyel atmosferik ısınma oldukça fazladır. Çünkü bu gazlar atmosferik pencerede absorbe edilir ve her CFC molekülü bir CO₂ molekülünün absorbe ettiğinden Yüzlerce hatta binlerce kez daha fazla yeryüzünden yansıtılan kızılötesi ışınları absorbe eder. Dahası CFC ler son derece stabil olduklarından atmosferdeki kalış süreleri uzundur. Bu kimyasalların üretimi önümüzdeki birkaç yılda azaltılsa veya durdurulsa bile atmosferdeki konsantrasyonları uzun yıllar belki de bir yüzyıl içinde önemli olarak kalabilir.1987'de 24 ülke tarafından imzalanan uluslararası bir antlaşma olan Montreal protokolünde CFClerin üretiminin azaltılması ve sonradan kullanımdan kaldırılarak yerine başka kimyasalların geliştirilmesinin hızlandırılmasına karar verilmiştir. Antlaşma CFC'lerin 2000 yılına kadar kaldırılmasını öngörmektedir. Ancak bu konuda dünya ölçeğinde bir başarı elde edilememiştir.

Azot Oksitler

Azot oksitlerde atmosferde artmaktadır ve muhtemelen atmosferik sera etkisinin %5'i N₂0 dan kaynaklanmaktadır. Azot oksitlerin antropojenik kaynakları tarımsal faaliyetler ve fosil yakıtlardır. Gübre, araba kullanımı ve fosil yakıt kullanımın azaltmak azot oksit emisyonunun yayılımını da azaltacaktır. Bununla beraber bu gaz stabil yapısı nedeniyle atmosferde uzun süre kalabilir kaynakları azaltılsa bile 10'larca yıl atmosferde kalabilecektir.

Ozon

Troposferdeki ozonda küresel ısınmaya katkıda bulunmaktadır. Stratosferdeki ozonun

küresel ısınmada hiçbir rolü yoktur.

Küresel Isınmanın Gidişatı

https://www.climate.gov/news-features/understanding-climate/climate-change-global-temperature • 2016 yılı boyunca, küresel toprak ve okyanus yüzeyleri arasındaki ortalama sıcaklık, 20. yüzyılın yüzölçümünün ortalamasının 1.69 ° F (0.94 ° C) üzerindeydi. • Bu, üst üste üçüncü yıl ve 2000 yılından bu yana beşinci kez yeni bir sıcaklık rekoru kırdı. • 1976, yıllık ortalama sıcaklığın yirminci yüzyıl ortalamasından daha soğuk olduğu son zamandır. • Yirmi birinci yüzyılın 16 yılının tümü rekor kıran en sıcak 17 yıl arasında yer alıyor.

NOAA'nın Çevresel Bilgi Ulusal Merkezlerinden edindiği resmi 2016 küresel raporuna göre,

[2016] 21 beşinci kez işaretler yeni rekor yıllık sıcaklık (2005, 2010, 2014, ve 2015) ile birlikte ayarlanmış yüzyıl ve ayrıca 40. işaretler yıllık sıcaklık sahip olduğunu (1977 yılından bu yana) ardışık yıl 20 yukarıda olmuştur 20.yüzyıl ortalamasının. Bugüne kadar 21 her 16 yıl kaydında onyedi Warmest arasında yüzyıl rank (1998 şu anda sekizinci en sıcak budur.) Beş en sıcak yıl tüm 2010 yılından bu yana meydana gelmiştir. (LuAnn Dahlman, 11 Eylül 2017 https://www.climate.gov/news-features/understanding-climate/climate-change-global-temperature sayfasındaki yazısı)

ABD Ticaret Bakanlığı/ Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi /NOAA Araştırması. https://www.esrl.noaa.gov/gmd/aggi/

• 2016'daki AGGI, 1,40 , yani 1990'dan bu yana ısınma etkisini % 40 arttırdığımızı ifade ediyor .

• AGGI'nin 0'dan 1'e, yani% 100'e ulaşması ve 26 yıl sonra% 40 oranında artması 240 yıl aldı.

• CO2 açısından eşdeğer, 2016 atmosfer ihtiva 489 olan ppm, 403 CO2 , tek başına. Gerisi diğer gazlardan geliyor.

• CO2 , miktar ve artış oranı açısından AGGI'ya bugüne kadar en büyük katkıyı yapmıştır.

• Not: IPCC , 550 ppm'de tek başına CO 2konsantrasyonunun sabit olmasının, Dünya'nın sıcaklığının ~ 3 ° C (5.4 ° F) üzerinde ortalama bir artışa neden olacağını önermektedir.( https://www.esrl.noaa.gov/gmd/aggi/ sayfasından)

Küresel Sıcaklık Tahmini

https://www.climate.gov/news-features/understanding-climate/climate-change-global-temperature-projections Küresel sıcaklık projeksiyonları yapacakları değişimi/hareketleri baz almaktaktadır. Mavi eğilim çizgisi (IPCC Senaryosu B1) tarafından temsil edilen senaryo, dünya genelindeki insanların daha sürdürülebilir kalkınmayı sağlayacağını varsaymaktadır. Bu da insanların bireysel ve kolektif olarak verimli, sürdürülebilir ve akılcı enerji üreteceklerini öngörmektedir. Bu senaryoda, karbon emisyonlarının 2040 yılında yılda yaklaşık 9 milyar metrik ton / yıl'dan yılda yaklaşık 12 milyar ton / yıl'a, ardından da 2100'a kadar yılda 5 milyar ton / yıl olarak yeniden 1990 seviyelerine kadar gerilemesi öngörülüyor. Kırmızı eğilim çizgisi (IPCC Senaryosu A2) tarafından temsil edilen senaryo, insanlara karbon dioksit yayma oranımızı hızlandırmaya devam edeceğini varsaymaktadır. Bu, enerji taleplerini karşılamak için karbon kökenli davranışların devem edeceğini öngörmektedir. Bu senaryoda, karbon emisyonumuz günümüzde yılda 9 milyar ton / yıl'dan 2100'de yılda yaklaşık 28 milyar tona istikrarlı bir şekilde artmaktadır. Orta eğilim çizgisi (yeşil, IPCC Senaryosu A1b), insanlar fosil yakıtların kullanımını kabaca dengeleyeceklerini varsaymaktadır. Karbon olmayan diğer enerji kaynakların ağırlığının artacağını baz almaktadır.

Küresel İklim Değişikliğinin etkisi nedeniyle ;

• Tropikal Kasırgaların sayısında ve kuvvetinde önemli artışlar, Meteorolojik

karakterli doğal afetlerin (Don, ani ve kuvvetli yağış, dolu, yıldırım, fırtına, çığ, vb.) sayısında

ve kuvvetinde önemli artışlar olacaktır.

• Oluşacak sıcak ve soğuk hava dalgalarından dolayı çok sayıda ölümler,

• Kuraklıklara bağlı olarak tarımsal verimlilikte önemli azalmalar,

• Sıcaklıklara bağlı alarak Orman Yangınları,

• İklimsel etkiler (Ültraviyole, yer ozonu, hava kirliliği, vb.) nedenlerle sağlık

problemlerinin oluşması,

• Konfor sıcaklıklarını sağlayarak sağlıklı kalabilmek amacıyla (Soğutma,

serinletme, ısıtma) yüksek enerji tüketimi,

• Buzulların erimesiyle yükselecek olan deniz sevisini kıyı ve düşük kotlu

bölgelerde oluşturacağı problemler,

• Büyük okyanus akıntılarının karakteristiğinde meydana gelecek değişikliğe

bağlı olarak birçok bölgede iklim desenlerinde önemli değişiklikler ve bunun paralelinde

oluşturabilecek sorunlar.

• Atmosferdeki aşırı kirlenmeye bağlı olarak yağmurla birlikte yıkanan atmosfer

sütunundan kaynaklanan asit yağmuru şeklindeki kimyasal kirliliğin bitkilerin yaşamsal

süreçlerinde problem oluşturmak,

• Toprağın kimyasal yapısının bozulması ve yer altı sularının kimyasal bakımdan

bozulmasının sağlamaktadır.

Küresel Isınmanın Türkiye'de Beklenen Yansımaları

- Türkiye, bugün Orta Doğu'da ve Kuzey Afrika'da egemen olan daha sıcak ve kurak bir iklim kuşağının etkisinde kalabilecektir. Yağışların mevsimsel dağılımı ve şiddeti değişecektir.

- Sıcak ve kurak devrenin uzunluğundaki ve şiddetindeki artışa bağlı olarak, orman yangınlarının frekansı, etki alanı ve süresi artabilir.

- Tarımsal üretim potansiyeli değişebilir (bu değişiklik bölgesel ve mevsimsel farklılıklarla birlikte, türlere göre bir artış ya da azalış biçiminde olabilir).

- Doğal karasal ekosistemler ve tarımsal üretim sistemleri, zararlılardaki ve hastalıklardaki artışlardan zarar görebileceklerdir.

- Türkiye'nin kurak ve yarı kurak alanlarındaki, özellikle kentlerdeki su kaynakları sorunlarına yenileri eklenecek; tarımsal ve içme amaçlı su gereksinimi daha da artabilecektir.

- Su temin sistemlerinde "belirsizlikler" yaşanacağından, yatırım projelerinin maliyeti artacaktır.

- Kurak ve yarı kurak alanların genişlemesine ek olarak, yaz kuraklığının süresinde ve şiddetindeki artışlar, çölleşme süreçlerini, tuzlanma ve erozyonu destekleyecektir.

- Aşırı sıcak günlerin frekansındaki artışlar, insan sağlığını ve biyolojik üretkenliği etkileyebilir.

- Su varlığındaki değişiklikten ve ısı stresinden kaynaklanan enfeksiyonlar, özellikle büyük kentlerdeki sağlık sorunlarını artırabilir. Artan çevresel afetler sonucunda göçlerin artması, su ve besin kaynaklarının azalmasıyla ilişkili beslenme bozuklukları ve su kaynaklı hastalıkların artması, sağlık açısından önemli sorunlar olacaktır.

- Sel ve su taşkınlarının sayısının ve şiddetinin artmasına paralel olarak, bunların neden olduğu hasarlar da artacaktır.

Deniz akıntılarında, denizel ekosistemlerde ve balıkçılık alanlarında, sonuçları açısından aynı zamanda önemli sosyoekonomik sorunlar doğurabilecek bazı değişiklikler olabilir.

- Deniz seviyesi yükselmesine bağlı olarak, Türkiye'nin yoğun yerleşme, turizm ve tarım alanları durumundaki, alçak taşkın-delta ve kıyı ovaları ile haliç ve ria tipi kıyıları sular altında kalabilir.

Kuraklığın Türkiye' ye Etkileri

Türkiye'nin özellikle çölleşme tehlikesi bulunan İç Anadolu, Güney Doğu Anadolu, Ege ve Akdeniz Bölgeleri gibi yarı kurak ve yarı nemli bölgelerinde tarım, ormancılık ve su kaynakları açısından olumsuz etkilere yol açabileceği uyarıları yapılmaktadır. Araştırmacılara göre, iklim kuşakları yer kürenin jeolojik geçmişinde olduğu gibi, ekvatordan kutuplara doğru yüzlerce kilometre kayabilecek, bunun sonucunda Türkiye, bugün Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da hâkim olan sıcak ve kurak iklim kuşağının etkisine girebilecektir (Türkeş 1998 a).

Ülkemiz genelinde görülen yağışın miktar ve dağılımındaki sapmaların, yer altı ve yer üstü su rezervlerinde olumsuz sonuçlar meydana getirdiği görülmektedir. Meteoroloji genel müdürlüğünün saptamalarına göre de, iklimdeki bu sapmaların bir süreklilik arz ettiği gözlenmektedir. Yağış rejimindeki değişiklik, düzen ve süreklilik arz etmediği takdirde, yağış miktarındaki artışın tarımsal üretime olumlu etkisi olmayacaktır (Türkeş, 2001).

Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğünün düzenlemiş olduğu iklim değişikliklerinin, tarım üzerindeki etkileri panelinde, kuraklığın etkileri aşağıdaki şekilde belirtilmiştir (Tagem , 2001).

Kuraklık etkileri üç gruba ayrılabilir. Bunlar: 1) Ekonomik ; 2) Çevresel ; 3) Sosyal

1) Ekonomik Etkileri

2) Çevresel Etkileri

3) Sosyal Etkileri

a) Üründe kayıp

a) Toprakta ki su ve rüzgâr erozyonu

a) Sosyal huzursuzluk

b) Böcek istilâsı

b) Bitki alanlarının zarara uğraması

b) Göç olaylarında artış

c) Bitki hastalıkları

c) Su kalitesinin bozulması

c) Yoksullukta artış

d) Ürün kalitesinde düşüklük

d) Hayvan kalitesindeki bozulmalar

d) Yiyecek kıtlığı

e) Hayvancılıkta kayıp

e) Hayvanların doğal yaşam alanlarının daralması

f) Otlakların verimliliğinin azalması

g) Hayvanlar için su ve besin temin edilememesi

h) Orman ürünlerinde kayıplar

i) Orman yangınları

j) Ağaç hastalıkları

k) Böcek istilâsı

l) Orman alanlarının verimliliğinin azalması

m) Su ürünlerinde kayıp

n) Ulusal büyümede kayıp, ekonomik gelişmede gecikme

o) Yiyecek üretiminde düşüş, yiyecek stoklarında azalma

p) Finanssal kaynak bulmada zorluk kredi riski

q) Yeni ve ilâve su kaynaklarının geliştirilmesindeki pahalılık

r) Çiftçi gelirlerinde kayıplar

s) Turizmde kayıplar

t) Enerji üretiminde azalma

u) Tarımsal üretimin doğrudan bağlı olduğu endüstriler de kayıplar

v) Üretimdeki düşüşe bağlı işsizlik

w) Hükûmetlerin vergi gelirlerinde kayıplar

SİİRT İKLİMİ Sıcak ve ılıman bir iklim hakimdir; Siirt Kış aylarında yaz aylarından çok daha fazla yağış düşmektedir. Köppen-Geiger'e göre iklim Csa'dir. Siirt ilinin yıllık ortalama sıcaklığı 16,2'dır. Yıllık ortalama yağış miktarı: 767 mm'dır(https://tr.climate-data.org/location/290/). Bazı kaynaklarda 701 mm yağış miktarı verilmektedir. Thornthwaite iklim sınıflamasına göre C 2,B'3,s2,b'2 (C2: Yarı Nemli,B'3: Mezotermal, s2: Su noksanı yaz mevsiminde ve çok kuvvetli olan, b'2:Yaz buharlaşma oranı: % 59) ' dır. Doğu ve kuzey bölgelerinde kışlar daha sert ve yağışlı, güney ve güneybatı bölgelerinde ise kışın ılık iklimine karşılık yazlar daha sıcak ve Araştırma sahasının doğusunda ve yükseltinin arttığı kesimlerde bulunan Siirt, karasallığın bölgede en yüksek olduğu merkezlerden birini oluşturmaktadır. Karasallığın etkisiyle Siirt'te kış devresindeki en düşük sıcaklıklar -20 °C'ye kadar düşebilmektedir.

Sıcaklık-Yağış Grafiği (1982-2012) https://tr.climate-data.org/location/290/) Sıcaklık-Yağış Grafiği (1982-2012) https://tr.climate-data.org/location/290/

SICAKLIK

Merkez G/D Oca Şub Mar Nis May Haz Tem Ağu Eyl Eki Kas Ara Yıllık SİİRT 2017 HDD 466 427 262 120 19 8 205 1507

T≤15 °C

31

28

31

20

5

2

28

145 CDD 13 152 319 308 190 0 982

T>22 °C

9

28

31

31

30

1

130 SİİRT 2016 HDD 504 281 242 42 5 15 227 455 1771

T≤15 °C

31

29

30

8

1

4

29

31

163 CDD 10 136 291 319 100 4 860

T>22 °C

7

28

31

31

24

8

129 SİİRT 2015 HDD 439 335 274 128 25 223 405 1829

T≤15 °C

31

28

31

19

5

30

31

175 CDD 20 146 312 291 184 9 962

T>22 °C

13

30

31

31

30

5

140 SİİRT 2014 HDD 408 308 196 67 4 33 255 349 1620

T≤15 °C

31

28

27

12

1

8

30

31

168 CDD 23 147 292 300 113 3 878

T>22 °C

11

26

31

31

24

5

128 SİİRT 2013 HDD 458 317 242 79 13 24 167 535 1835

T≤15 °C

31

28

28

14

3

6

26

31

167 CDD 2 14 142 280 265 86 4 793

T>22 °C

2

10

29

31

31

22

3

128 SİİRT 2012 HDD 450 412 401 56 20 140 380 1859

T≤15 °C

30

27

31

13

5

21

31

158 CDD 11 179 278 275 139 23 905

Merkez G/D Oca Şub Mar Nis May Haz Tem Ağu Eyl Eki Kas Ara Yıllık

T>22 °C

6

30

31

31

30

8

136 SİİRT 2011 HDD 426 378 258 136 28 0 0 53 335 412 2026

T≤15 °C

31

28

30

19

7

0

0

9

30

31

185 CDD 9 130 287 275 114 815

T>22 °C

3

28

31

31

23

116 SİİRT 2010 HDD 344 286 166 76 21 0 0 19 118 286 1316

T≤15 °C

0 CDD 29 169 300 299 162 959

T>22 °C

0 SİİRT 2009 HDD 471 314 289 136 7 6 17 208 319 1767

T≤15 °C

0 CDD 24 138 251 227 85 725

T>22 °C

0 SİİRT 2008 HDD 513 401 126 60 35 21 198 439 1793

T≤15 °C

0 CDD 23 23 167 297 307 140 957

T>22 °C

0

1. G/D = Gün-Derece 2. HDD = Isıtma Gün-Derecesi 3. CDD = Soğutma Gün-Derecesi 4. T≤15°C = Sıcaklığın ≤15°C olduğu gun sayısı 5. T>22°C = Sıcaklığın >22°C olduğu gün sayısı (https://www.mgm.gov.tr/veridegerlendirme/gun-derece.aspx?g=merkez&m=56-00&y=2017&a=11 not. Veriler kontrolden geçmemiştir.

YAĞIŞ REJİMİ

Kaynak:https://www.mgm.gov.tr/veridegerlendirme/yillik-toplam-yagis-verileri.aspx?m=siirt#sfB

Siirt'te ortalama sıcaklıkların uzun yıllık gidişinde 2000'den 2016 yılına kadar ki ölçüm döneminde genel eğilim artığı yönünde olmuştur. Trend analizlerine göre ise 2009'da 16,5 °C olan ortalama sıcaklık 2025 yılına gelindiğinde yıllar arasında kuvvetli artışla 17,0°C'ye ulaşacağı, ve artış miktarının 0,5 °C olacağı sonucuna ulaşılmıştır.

Siirt Güneydoğu Anadolu bölgesinde yağışın en fazla olduğu istasyon durumundadır. Bu durumun ortaya çıkmasında Güneydoğu Torosları'nın eteklerinde yer alması ve dağların hemen kuzeyinde duvar şeklinde bir engel oluşturması, güneyden gelen cephelerin yükselirken yağış bırakmasından kaynaklanmaktadır. Ancak bu durumda Siirt'te yağışın azalma eğilimine girmesine engel oluşturmamıştır. Uzun yıllık eğilimleri incelendiğinde aşırı dalgalanmalar ve artmalarla birlikte genel eğilim çizgisinin azalma şeklinde olduğu görülmektedir.

Tartışma, Sonuç ve Öneriler Bahsedilen dezavantajlara karşı bugünden avantaja dönüştürebilme ya da etkisi azaltılma yolları mutlaka aranmalıdır. Siirt ili tarımsal arazilerinde kuraklık eylem planı tarımsal faaliyet farklılıkları dikkate alınmalıdır.

Buradaki önerilerimiz hem Siirt ili için ve küresel iklim değişikliğine karşı uygulanabilir pratiklerdir. Dünya da ve ilimizde yaşanan bu duruma duyarsız kalmamız şimdi atabileceğimiz adımlara göre daha fazla maliyetli olacağı konusunda uzmanlar hemfikirdirler.

1-Su kaybının azaltılması ve su kullanımının optimize edilebilmesi program ve su iletim borularının yenilenmesi( en azından bakım isteyen hatların yenilenmesi

2-Kullanılabilir Su kaybının azaltılması ve su kullanımını ile ilgili bilinçin halk tarafından benimsenmesi açısından bilgilendirme faaliyetleri yapılmalıdır( Zarogoza örneği),

3- Oluşturulacak bu su havzalarında su varlığı sayesinde meyvecilik havzaları veya fıstık/nar alanları kurulabilir. Böylece bölgesel iklimin yumuşaması ve yer zeminine daha az güneş ışığının ulaşmasının sağlanması,

4-İlimizde damlama sulama kullanımının yaygınlaştırılması,

5-Ürün ekim ve yetiştiricilik programlarında Tarım toprak haritalarının hazırlanması,

6-Siirt ili ekilebilir arazilerinde münavebeli(nöbetleşe) tarımın yaygınlaştırılması

7-Toprağın sıkışmasını önlemek ve toprak yapısını korumak veya iyileştirmek için toprağın mümkün olduğunca az ve de mekanik olarak işlenmesi,

8- Siirt ilinde Toprak erozyonunu azaltıcı arazi teknik ve taraçalandırmanın yapılması,

9-Mümkün olduğunca toprakların kimyasal fümigasyonundan kaçınılması,

10- Siirt ilinde genel olarak yapılan hayvancılık faaliyetleri sonucunda doğal gübrenin toprağa verilmesi bu sayede yapay gübre kullanımın azaltılması, sera etkisine küçükte olsa engel olunması ,

11- Su kaynaklarını en iyi şekilde değerlendirebilmek için ticarî olarak en kullanışlı ve en etkin sulama sistemlerinin kullanılması

12- İmkanlar ölçüsünde çiftçilerin su kullanımlarını kayıt altına alması ve arazi ölçüsünde sulama yapmaları konusunda bilgilendirilmeli,

13- Atık suyun bertaraf edilip ekosisteme tekrar verilmesi,

14-Risk değerlendirmelerin (olası su kayıpları, içme suyu şebekesinde arıza, evsel kullanımların oranı, aşırı su tüketen semtler vs... gibi) yapılması,

15-Kuraklığa dayanıklı tür ve çeşitlerin sertifikalı tohum kullanılması,

16-Sulama sistemlerine yönelik kontrolün güncelleştirilmesi,

17-İklim değişiklikleri sonucu oluşabilecek bitki, hayvan hastalıkları ve zararlılarına karşı araştırma veya yapılmışsa faydanılması,

18-Sürdürülebilir gıda üretim ve güvenliği konusunda çalışmalar yapmak,

19-Tarımsal kuraklığın önlenmesi adına kapalı havuzcuklar yapmak ve yağmur mevsiminde su depo etmesini sağlamak,

20-Siirt ili sızıntı izleme programı(Lizbon şehri örneği) yapılması,

21-Verimli tarım faaliyetleri için araziler toplulaştırılabilir,

22-Güneş enerjisi haritası göre Şirvan, Eruh, özellikle Pervari'ye güneş santralleri kurulmalı,

23-Siirt'te su ve toprak kaynaklarının geliştirilmesi ve muhafazasında stratejik yönetim planlamasının yapılması,

24-Siirt yapılacak barajlarla birlikte su yönetim eylem planının hazırlanması,

25-Barajlarda, göletlerde ömürlerini artıracak ek önlemler alınmalı( Siirt ,

26-Verimliliği ve maliyetleri hesaplandıktan sonra yeşil çatılar kurularak yağmur suyundan daha fazla yararlanılması ve kanalizasyon sistemi üzerindeki yükün azaltılması (Hamburg örneği) ,

27-Yeşil çatı projesi ile kentsel ısı adası etkisi azaltılabilir, 28-Çevre dostu sokaklar yeni kurulacak semtlere yapılabilir (Ober-Grafendorf'da (2017) yerinden yönetim ekolojik yağmursuyu yönetimi için çevre dostu kentsel sokak tasarımı),

29-Yerin daha fazla güneş ışığını absorbe etmesini engellemek için konutların çatılarında güneş panelleri veya güneş ışınlarından sıcak su üreten sistemler eklenerek atmosferin daha az uzun dalgalı ışınları tutmasına olanak tanımak,

30-Doğru araba kullanımı,

31-İhtiyaça göre enerji kullanımı başta konutlar olmak üzere,

32-Geri dönüşüm kampanyalarına destek vermek ve ürün kullanımında ise emisyon sebep olduğumuzu düşünerek mümkün olduğunca uzun süre kullanmak,

33-Tasarruflu ürünlere yönelmek,

34-Aletlerde modernizasyonda bulunmak,

KAYNAKLAR

Ahrens, D.C., Meteorology Toda, An Introduction to Weather, Climate an The Environment, Fift Edition, West

Publishing Company, USA, 1994.

Aksay, Ketenoğlu ve Kurt, s. 31. Ve 40. İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulu, s. 11.

Bayar, A. B., Bahrend. H., Küresel Çevre Problemleri, Özkan matbaası, Ankara, 1994.

DPT, İklim Değişikliği Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara, 2000.

Devlet Meteoroloji İşlem Genel Müdürlüğü 2000 Yılı Seminerleri Teknik Sunumlar, DMI, Ankara, 2001.

DMI , İklim Değişikliği ve El Nino, Ankara, 1998.

Erden, B., Çağımız ve Çevre Kirliliği Ankara, 1990.

Görmez, K., Türkiye'de Çevre Politikaları Ankara, 1991. Niyazi Đlter, ''Kalkınma Politikalarımız Çerçevesinde Đklim Değisikliği'', TBMM Küresel Isınma Komisyonu, 12 Nisan 2007,

http://www.meclishaber.gov.tr/develop/owa/haber_portal.aciklama?p1=41449 (16.08.2007), s. 1.

IPCC, Climate Change 2001: The Scientific Basic Contribution of Working Group I to The Third Assesment Report of The Intergovernmental Panel on Climate Change (IPCC), Cambridge University Press, Cambidge, 2001 a.

IPCC, Climate Change 1995:The Science of Climate Change Contribution of Warking I to the Second Assesment Report of the İntergovernmental Panel on Climate Change, WMO/UNEP Cambridge University Press, New york 2000.

IPCC, Special Report on Emission Scenarios, A Special Report of Working Group 111 of The Intergovernmental Panel On Climate Change (IPCC), Cambridge University Press, Camridge, 2001 b.

Türkeş, M., İnfluence of Geo-Pontential Heights Cyclon Frequency and Southern Oscillation on Rainfall Variationin Turkey, 1998 a.

Türkeş, M., Artan Sera Etkisinin Türkiye Üzerindeki Etkileri, "TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisi, 349, Ankara, 1994.

Türkeş, M., İklim Değişiklikleri ve Ekosistemler Üzerindeki Olası Etkileri, "TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisi, 321, Ankara, 1996 c.

Türkeş, M., Vulnerability of Turkey to Desertification with Respect to Precipitation Andridity Conditıon, Ankara, 1999.

Murat Türkeş, U. M. Sümer ve G. Çetiner, 'Küresel İklim Değişikliği ve Olası Etkileri', Çevre Bakanlığı, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Seminer Notları, 7-24, ÇKÖK Gn. Md., Ankara, 2000, s. 13

Murat Türkes, "İklim Değisikliği: Türkiye - İklim Değisikliği Çerçeve Sözlesmesi İliskileri ve İklim Değisikliği Politikaları", Ekim 2002, s. 10.

Sedat Kadıoğlu ve Orhan Dokumacı, "İklim Değisikliği ve Türkiye", 2005, http://www.dunyasugunu.org/2005/Sedat_Kadioglu.doc (16.08.2007), s. 1. İklim Değisikliği Koordinasyon Kurulu, s. 9.

Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü (TAGEM), İklim Değişikliklerinin Tarım Üzerine Etkileri Paneli Raporu, TAGEM, Ankara, 2001.

Watson, R.T., Climate Change 2001, Presented at The Resumed Sixth Conference of Parties to The United Nations Frame Work Convention on Climate Change July, 19, 2001, Bonn, 2001.

WMO, Global Warming, WMO, No.741 Geneva, 1990.

Yıldız, K. Sipahioğlu, Yılmaz, Ş. M., Çevre Bilimi , Gündüz Eğitim ve Yayıncılık, Ankara, 2000.

Paylaş Facebook  Paylaş twitter  Paylaş google  Paylaş linkedin
Yayın: 13.05.2020 - Güncelleme: 13.05.2020 05:08 - Görüntülenme: 294
  Beğen | 0  kişi beğendi